Kaza Kodu: Baba Yorgun! (09.11.2019)

Kaza Kodu: “Baba Yorgun!”

2010 yılı aylardan Ağustos ve mübarek ramazan ayı. Hem işimi hem de ibadetimi huzur içinde yerine getirmeye çalışıyordum. Sabah erken bir saatte gelen telefon bir anda huzur ortamını yok etti. Yönetim Sistemleri danışmanlığını yaptığım bir firmada iş kazası sonucu bir arkadaşımız ağır yaralanmış ve hastaneye kaldırılmıştı. Haberi veren yönetici arkadaşım iş kazası ile ilgili incelemeye destek vermemi istiyordu.

Kazalının durumunun pek de iç açıcı olmadığını da ifade ettiler. Kazalı beyin travması geçirmiş ve yoğun bakımda tedavi altında tutuluyordu. Kazalının tedaviye vereceği tepki Allah’ın takdirine ve doktorların çabası ile kazalının direncine bağlı imiş.

Kaza incelemesini İSG uzmanı, işyeri sorumluları, olaya şahit olanlarla beraberce incelediğimizde işin prosedür ve talimatlara aykırı yapıldığı belli oluyordu. Kamera kayıtlarını incelediğimizde bunu daha açık ve net olarak görebiliyorduk. İş kazası o gün detaylı olarak prosedüre göre hazırlandı. Kazalı kırk iki yaşında, işletmede dört yıllık bir personel. Ama başka firmada da tecrübesi olan bir arkadaşımızdı. İşletmede sevilen ve çalışkan bir personel olarak tanınıyordu.

Kaza da sabaha karşı saat 06:00 civarında yaşanmıştı. Kaza analizi yaparken olayın oluş şekli üzerinde odaklanılıyor ve sonuçta kazaya davetiye çıkartan cinsten görünüyordu. Bunun bu kadar basit olmaması gerektiği düşünüyordum. Bilerek nasıl kaza yapılabilirdi ki? O vardiyadaki kamera kayıtlarını incelediğimizde aynı olayın defalarca tekrarladığını gördük. Ama sonunda bu arkadaşımızın hareketi kaza ile sonuçlanmıştı.

Bir hafta sonra aileyi Düzce SSK Hastanesi yoğun bakım ünitesi ziyaret etmek istedim. Bekleme salonuna geldiğimde salon tenha idi. Oturma bankında bir delikanlı gözüme ilişti. Selam verdim ve oturmak için müsaade istedim. Delikanlıya geçmiş olsun dileklerimi ilettiğimde ziyaret etmek istediğim arkadaşın oğlu olduğunu öğrendim. Ankara’da Üniversitede okuduğunu, bir voleybol takımında da oynadığını ileride profesyonel olarak spor hayatını da devam etmek istediğini öğrendim. Sohbetimiz dolu-dolu devam etti. Ama genç düşünceli ve dalgın idi. İleriye dönük okul, spor hayalleri sekteye uğramış ve karanlık bir tünelin içinde olduğunu hissediyordum.

Kafamı kurcalayan kazalı arkadaşın kazaya etki edecek ailevi, ekonomik vb. sorunları idi. Sohbetimden bunları cımbızlamak istiyordum. Söz arasında babasının maaşının aileyi geçindirmeye ancak yettiğini, kardeşleri ve kendi okulu için gereken masrafları da ek işler yaparak sağlamak zorunda kaldığından bahsetti. Babası olay günü gece vardiyasından çıktıktan sonra bir evin boya işi için tüm gün çalışmış. Akşam iftar sonrasında ne kadar istirahat edebilirse etmiş tekrar gece vardiyası için evden ayrılmıştı. Bu birkaç gündür tekrarlanan bir çalışma imiş. Önemli bir etken çıkmıştı ortaya; “baba yorgundu.” Bunu duyunca bir baba olarak daha çok üzüldüm ve kahroldum.

Bu hikâyeye eminim ki sizlere de hiç yabancı gelmeyecektir. Yüz binlerin izlediği yolu izlemek “Ek iş yapmak!” zorunda kalmıştı. Alın teri ile çocuklarını kimseye muhtaç etmeden geçindirebilecek hayırlı kazanç peşinde koşan yüz binlerce “Yorgun Babalar” gibi.

Arkadaşımızın bu şekilde çalışmasının vardiya amiri ve yöneticileri tarafından biliniyormu idi acaba? Onlarla da bu durumu konuştuğumda açıkça söylemeseler de bilgileri olduğu kanısına vardım. Demek ki herkes bu şekildeki çalışmaları kabullenmiş. Ama defalarca kazaya ramak kalsada bu kez kaza yaşanmıştı.

Arkadaşımız 3-4 haftalık bir yoğun bakım sürecinden sonra aylarca tedavi gördü. Kendi başına ayakta duramıyor hafızası gelip gidiyordu. Bende kendisin eşinin desteği ile yürümeye çalıştığını gördüğümde içim bir kez daha sızladı. Malulen emeklilik ve bir eşe bağlı, maddi ve manevi zorlu geçecek umutsuzca bir süreç başlamıştı.

Böyle ağır kazalarda kaza analizi ve bilirkişi raporları daha bir önem kazanıyor. Bir günah keçisi, suçlu aranıyor. Suçlu aramak ve birilerinin üzerine atmak sanki bir zorunluluk olmuş. Taraflardan; devlet, işveren, kazalı ve kazalının avukatının dahil olduğu bir tenis maçına dönüşüyor. Raket ile topu birbirine atıp sayı yapabilmek için uğraş veriyorlar.

Bir noktadan sonra manevi duygularımızın yerini maddi kaygılar alıyor. Hele ki mahkeme sürecine girildiğinde dün dost olanlar bugün birbirine hasım oluyorlar. Devlet malulen emeklilikte ödeyeceği giderleri ve tedavi masraflarını tahsil edebilmek, iş veren hatanın kendisinde olmadığını ispat edebilmek için deliller toplayarak doğacak maddi tazminatları en az indirebilmek peşinde. Kazalı ve avukatı da işverenden ne kadar tazminat ve pay alabiliriz çabasında. Yaşananlara bakıldığında tarafların hepsinin kendilerine göre haklı gerekçeleri olduğunu ve yaşananların son derece doğal, olağan ve kanun çerçevesinde çabalar olarak görünüyor. Çünkü herkes olaya kendi penceresinden baktığında haklı olduğunu düşünüyor.

O zaman haksız ve suçlu olan kim ya da kimler?

Suçlu; evine çocuklarına okul harçlığı getirme çabasında olan kazalı arkadaşımız mı? Sosyal devletin sorumluluklarını yerine getiremeyenler mi? Maaşı ancak "bu kadar ödeyebiliyorum" diyen işveren mi?

Yorgun Baba ayağa kalkıp tüm taraflara seslenebilecek durumda olsa eminim ki başımızı öne eğecek çok şeyler söyleyecektir. Ama konuşamıyor ve kendini ifade edemiyor. Eşi ve çocuklarını ise ne dinleyen ne de hal ve hatırlarını soran var, yalnız ve tek başlarınalar artık.

İş kazaları dün olduğu gibi bugünde yaşanıyor. Maalesef yarında da yaşanacak. Her gün rızk için evden ayrılanlardan onlarcasının cenazesi helallik için evlere gelecek, anne ve babalar, öksüz ve yetimler, eşler ağlayacak. Uzvunu kaybetmiş ya da bundan sonra hiç çalışamayacak arkadaşlarımızın hıçkırıkları ile odalarının duvarlar yıllarca çınlayacak. Tek başına kalmış eş, ve çocukları göz yaşı dökecek çaresizce ve kederine boyun bükerek. Ve hayat ne kadar da zor olsa yinede devam edecek.

Bir çoğunuzun başına gelmesini, şahit olmasını istemediğim içimde sızı olan müsif bir olayı sizlerle paylaşmak ve bir başka pencereden bakmak istedim. Başta çalışan arkadaşlarımız olmak üzere hepimize kazasız çalışmalar ve günler dileği ile.

Tahsin Özyamak 09 Kasım 2019