• Tercih Sizin; İdarecilik mi, Yöneticilik mi? (10 Eylül 2018)

Tercih Sizin; İdarecilik mi, Yöneticilik mi? (10 Eylül 2018)

Tercih sizin; İdarecilik mi Yöneticilik mi?

Bazı meslekler vardır ki empati yapmanız, kendinizi bulunduğunuz ortama adapte olmanızı gerektirir. Hele insana odaklı çalışıyorsanız… İş Sağlığı ve Güvenliği de bunlardan biridir işte.

Her gün görüştüğümüz arkadaşlardan, olaylardan, incelemelerden dersler çıkartmak ve bunları sahaya yansıtmak için yoğun çaba gösteriyoruz.

Başarı, göreceli bir kavram ve buna neresinden baktığınıza bağlıdır. Ben de kendimi başarabiliyor muyum, diye neredeyse her gün düşünmeye zorluyorum.

İş yaşamında, İSG konusunda geldiğim nokta bizi dünden daha iyi olmamız gerektiğine odaklıyor. Şahsen kendi başarımdan söz etmem gerekirse pek sorunum yok. Ama iş yaşamında bunu olumlu olarak ifade etmek mümkün değil maalesef.

İş Yaşamındaki en büyük sosyo_ekonomik sorunların önceliğini İş Kazaları oluşturmaktadır. TUİK rakamlarına göre her yıl iki bin çalışanımız hayatını kaybediyor. İki yüz seksen bin çalışanımız iş kazası geçiriyor. Bu rakamlara %35 ilk kayıt dışı çalışan dahil değil.

2018 Mayıs ayında düzenlenen 9. Uluslararası İSG Kongresinin açılışında soru_cevap bölümünde bir arkadaşımız Almanya İSG Genel Müdürü’ne; “ Ülkenizde İSG konusunda yöneticilerinize yaptırımınız var mı? ” diye sordu. Yanıt için biraz bekledik. Konuşmacı şaşkın bir ifade ile “ Böyle bir yaptırım olmasına ne gerek var. Yöneticiler bu sürecin ana parçası. ” diye yanıtladı. Soruyu soran arkadaşımız bu kez salona dönerek binlerce kişiye “ Aramızda yönetim kurulu üyesi, genel müdür, fabrika müdürü var mı? ” diye bir soru daha yöneltti. Maalesef salondan bir el bile kalkmadı.

Bu sorun çözümlenecekse hepimizin o soruna odaklanması, niyet etmesi ve sorumluluğu da paylaşması gerekiyor.

Bu yazımın bundan sonraki bölümünde bu konuyu “ İş Yaşamımızda Yöneticilik ” kavramına bağlamak istiyorum. Çünkü onların başarı ya da başarısızlığı özellikle İSG Uygulamalarında bizleri derinden etkiliyor.

  • Çalışanlarımız Almanya'daki işçiden 12 kat daha fazla ölümle niçin karşı karşıya kalıyor?
  • Çalışan devir sayımız niye yüksek?
  • Çalışanlarımız neden çok sık iş değiştirmek zorunda kalıyor?

Devletimizin, sendikaların, işverenlerimiz ve çalışanlarımızın iyi niyetlerinden kuşku duyulmuyor elbette.

Niçin kazaları önleyemiyoruz diye sorduğumuzda önümüze;

  • Alışkanlıklarımız,
  • Vurdumduymazlık
  • Denetlemeyi önemsememek
  • Eğitim
  • Kadercilik vb…

Sanırım sizler de bir çırpıda daha onlarcasını ekleyebilirsiniz.

İSG profesyonellerinin amacının kazaların kök sebeplerini bulup birlikte iyileştirmek olmalı. Ufukta olumlu ve etkin ve soruna neşter vuracak planlamalar ve faaliyetler var ama yeterli mi, emin değilim.

İSG konusunda iyi yönetilmemiz gerektiği konusu bence önem sırasında başı çekmektedir.

Genellikle başarı kriterleri Satış, üretim, kariyer vb… ile ifade ediliyor;

Ya İSG? Liste de genellikle yok. Ya da son sıralarda. Kısacası bir yerde zorunluluktan.

Hepimiz başarıyı elde etmek için; işini severek yapmak, çalışanlarla birlikte, el ele, omuz omuza olmak niyetinde değilse, çabanın boşa gideceği, başarının da geçici olacağı sonucuna götüreceğini bilmeliyiz.

İşletmelerimizin birçoğunda “ Yöneticiden” daha çok “ İdareciler ” karşımıza çıkıyor.

Peryön’ ün İnsan Kaynakları Araştırmasında Beyaz Yaka çalışan devir sayılarının (olumsuz olarak) yükseldiği ve işletmedeki kıdemin ortalama üç yılın altına düştüğü belirlenmiş. YÖK’ ün bir araştırmasında da “Üniversiteden mezun olanların % 85’ i mezun olduğu bölümdeki işini yapamıyor” gerçeğini belgelemiştir ne yazık ki.

Bu durumda yöneticinin mutlu olması nasıl mümkün olabilir? Hele işletmelerdeki faaliyetlerinde bunu beklemek beyhude bir çabadır. Bu arkadaşlarımızdan karar verme, sorumluluk alma, paylaşma vs. çözüm üretmesini beklemek boş bir hayaldir.

Çalışmalarımda birçok sektörde gözlem yapma imkanı buldum. Yukarıda bahse konu olan “mutlu yöneticilerin” işletmelerini de başarıya taşıdığını görmekten de son derece hoşnut oldum. Bu arkadaşlarımızı candan kutluyorum. Umarım bu bakış ve nitelik ülke geneline yayılır ve artar.

Güzel bir örnekle yazımı tamamlamak istiyorum;

“Temmuz 2018 de İstanbul’ da ÇYS 14001:2015 Belgeleme Denetimi açılış toplantısında katılımcılar kendilerini tanıtırken bir arkadaşımız görevini “CEO Yönetim Kurulu Üyesi” olarak belirtti.

Bu toplantılara CEO seviyesinde katılım pek alışık olmadığımız bir durumdu. Önce şaşırsam da daha sonra çok sevindim. İki günlük denetim sırasında dolaylı olarak yönetim ve çalışanlar arasındaki ilişkiyi de gözlemleme fırsatı yakaladım. İş yaşamımızın içinde de bu güzellikleri işveren ve çalışan birlikteliği ile başarılabileceğine tanıklık etmekten mutluluk duydum.

Kapanış toplantısı öncesi kendilerini ofisinde ziyaret ettim. Bu duygularımı paylaşarak kendilerini kutladım ve başarılarının devamını diledim. Yöneticimiz, çalışan ve yöneticilerine destek olmasının son derece doğal olduğunu, bedenen ve ruhen samimiyetinin hissedilmemesi halinde başarılarının devamlı ve mümkün olmayacağını söyledi.

Bu yöneticimizin adı; Sinan Gider. Şirketi; Bant Boru A.Ş.” dir.

Kısacası:

Ülkemiz ve işletmelerimizin başarılı olabilmeleri için;

İşverenlerin “Yüreğine” Yöneticinin “Beynine” Çalışanlarımızın ”Eline” Her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

Mutlu ve sevgi ile kalın.

Tahsin ÖZYAMAK