• Hayatımın Altmış Yılı (25.11.2019)
  • Hayatımın Altmış Yılı (25.11.2019)

Hayatımın Altmış Yılı (25.11.2019)

Hayatımın altmış yılı.

Rahmetli babaannem, "hayat çok hızlı geçiyor!" derdi. Küçüktüm pek anlamaz, anlam veremezdim. Vaktimin şimdiki gibi hızlı değil ve çok yavaş geçiyor düşüncesinde idim.

Oysaki zaman sadece saate, takvim yapraklarının azalması ile geçmiyor. Aynalar bunun en yakın tanığı. Kum saati kimine göre yavaş, kimine göre hızlı akıyormuş hayatta. Önemli olanın zamanı nasıl harcadığımız ve bunun üzerine düşünmemiz gerektiği kanaatindeyim.

İnsan ömrünün ortalama yirmi beş yılı çocukluk ve eğitimle geçiyor. Bir kırk yılda iş yaşamında. Daha sonra emeklilik. Yaş ortalamasına bakarsak kalan beş, on belki de yirmi yıllık bir süreç.

Elektrik anahtarına boyum kısa geliyor ve ulaşamıyordum Mudurnu’daki evimizde. Salondaki aynanın altında Boluspor flamasını astırmıştım anneme, büyüyünce futbolcu olma umudu ile. Babamın 06 EZ 201 plakalı kırmızı Bedford kamyonunun direksiyonuna geçip trafikte ilerlediğimi düşünürdüm park halindeki kamyonumuzda. Alaplı’ya taşınmamız milat oldu benim için. Yeni bir düzen, arkadaşlar ve mücadele ile geçecek zorlu yıllar başlamıştı. Ayten ve Nurettin Çeteci öğretmenlerimizle kutsal mesleği sevdim. Sigara ve alkol kullanan mahalle arkadaşımdan uzaklaşabilmek için itişme sırasında düşen ceket düğmemi sebep gösterip neredeyse on yıl uzak durdum. Ta ki iş yerinde birlikte çalışmaya başlayıncaya kadar.

İnsan büyüdükçe yaşanmışlıklarını tecrübelerini daha yolun başındakilerle nasıl aktaracağını düşünüyor. Ne kadarda dinleyen az olsa da. Söylenecek o kadar çok şey var ki. Katılır mısınız bilmem ama şu soruyu sormak isterim: “kendini ne yaparken mutlu hissediyorsun? Ve cevabım: kendini mutlu hissettiğin şeyi “yapabiliyor” olman. Yoksa çok sevdiğin her ne ise eline batacak sana sancı verecektir.

Yapabiliyorsan, seni hiç ummadığın yerlere taşıyacak ve uçuracaktır.

Hepimizin kabiliyetleri farklı. Kendimize küçük yaşlarda çok iyi analiz etmeliyiz. Bazen de bu acımasız bir şey olsa da. Ben şunda iyiyim, bunda yetersizim diyebilmeli. Buda ancak kendini tanımaktan geçiyor. Buda zaman alıyor. Bazıları için ise bu süre hiç bitmiyor.

Cihazları çalıştırdığımız kullanım kılavuzları gibi bir şansımız yok. Bunu bize; hayat öğretiyor, başkaları öğretiyor, dostların düşmanların öğretiyor. Sana kendilerini çarptırıyorlar ve öğreniyorsun.

Gelelim hayatımızın en çok geçen süresine. İş yaşamına. Sadece iş değil tabi. Evlilik, çoluk çocuğa karışma, sosyal yaşam, ekonomik süreç vs. Sevinçler hüzünler. Doğanlar, ölenler. Saçlarımız, yüzümüzdeki kırışıklıklar. Daha neler-neler.

Hayatımızın kırk yılı. Bunları ve bundan sonrakileri başarabilmek için para kazanmak ve çalışmak zorundasın. Boşa atacağımız bir zaman dilimi değil. Eminim benim gibi iyilik ve kötülüklerde görmüş olacaksınız. Hayatın acımaz yüzleri ile tanışacaksınız. Kırk yıl adı üstünde. Başarabilmek için bana tek reçete yaz deseler bunun adı: “işini ciddiye al!” olacaktır. Yol haritan “İşini ciddiye al! ı iyi ok!" Sevdiğin şeylerle yapabileceğini düşünerek onla bütünleş! Ve kana kana iç. Yoksa kırk yıl hiç bitmeyecek ve geçmeyecektir.

Ben ne mi yaptım? Boyum büyüdü elektrik anahtarlarını açar oldum. Boluspor ’da oynayamadım ama futbolcu, antrenör ve yönetici oldum. Otomobilim var. Lisedeki atölye ortalaması yüzünden Ankara Teknik Öğretmen Okulundan geri döndüm. Öğretmen olamadım. Ama iş yerimde eğitim sorumlusu oldum ve yılın eğitici ödülünü aldım. Dostlarımın teşvikleri ile kitaplar bile bastım, yazılar yazdım. Sigara ve alkol ile sorunum hiç olmadı. Bazı sevdiklerimi kaybetsem de annem sağ elini öpüp sarılabiliyorum. Eşim, çocuklarım, gelinim torunum oldu. Kardeşlerimine eşleri ile birlikte iyi bir aile olduk. Arkadaşlarım ve can dostlarım oldu. Sağlığım şimdilik yerinde. İş yaşamım ise mutlu ve başarılı geçti. Daha neler olsun ki.

Altmış yaşına merdiven dayandım. Yıllar çabuk geçti hem de başkalarına göre çok fazla yıllar. Kendi başarımı kazandım, kendi yenilgilerimi de tattım. Olgunluk dönemime geldim. Yaşadığım süreden daha az zamanımın kaldığından çok eminim. Geçen zamanımın tadına vararak olgunluk dönemimi yaşamak istiyorum. Şekerlerimin tadına varmak istiyorum çünkü yaşam paketindeki şekerlerim azaldı. Artık benim zamanım başkaları ile uğraşamayacak kadar değerli. Kendini insan olmaya adamış insanlarla yaşamak istiyorum.

Elimde kalan tek şekere kadar sevdiklerimle, huzur içinde ve vicdanımla barışık dolu-dolu yaşamak.

Umuyorum ki siz de yaşamınızı kıymetli geçirenlerden olacaksınız. Çünkü sizlerde yaşlanacaksınız…

Tahsin Özyamak 25 Kasım 2019