• Babam ve Alaplı (16.06.2019)
  • Babam ve Alaplı (16.06.2019)

Babam ve Alaplı (16.06.2019)

Babam ve Alaplı…


1970 Eylül ayının ilk haftası, Mudurnu Ortaokuluna başlayalı bir hafta olmuştu. Bir sabah babamın kullandığı kamyonu ile Annem Naciye, Kardeşim Asuman ile birlikte neredeyse üst-başımızla çıktık Mudurnu’dan yola. Nereye gittiğimizin en azından ben ve kardeşim net olarak bilmiyoruz. 2 saatlik bir yolculuktan sonra ufukta -Akçakoca- bir mavilik gördük. Baba’ma heyecanla sorduğumuzda Karadeniz dedi. Abant gölünü biliyorduk ama denizin bu kadar büyük olduğu aklımıza gelmemişti.


Deniz kenarından manzaraya baka baka kısa bir yolculuktan sonra Alaplı’ya geldiğimizi söyledi babam. Taşbaşı denilen mahalle iki katlı 6 binanın yan yana sıralandığı bir yerde durduk. Babam artık burada yaşayacağız dediğinde ne söyleyeceğimizi bilemedik.

Alaplı’ya Uyum…

Dik bir merdivenden İki küçük odalı bir daireye çıktık. Arka tarafta olan mini balkona çıktığımızda Orman işletmesinin lojmanları olduğunu öğrendiğimiz binalar ve denizin o güzel görüntüsü karşıladı bizi. Birkaç valiz eşya hatırladığım kadarı ile bir metal somya ile geldiğimizden sözde taşınmamız kısa sürede bitmişti. Annem o maharetli elleri ile küçük pencereleri perde cinsi bir şeyleri çivilere tutturarak kapattığında öğleden sonra olmuştu. O sırada Mudurnu’dan Orman Bölge şefi olarak tanıdığımız Metin Yıldırım ve eşi Makbule Yıldırım geldi. Akşam üstü oğlanları Yavuz ve Engin kardeşler ile kızları Ayfer ve Mehtap okuldan döndüler. O heyecan ve tereddüt biraz da olsa azalmaya başlamıştı. Akşam evlerine yemeğe misafir ettiklerinde Yavuz ve Engin’le olan tanışıklığın verdiği rahatlık vardı üzerimde. Ertesi günü Alaplı Ortaokuluna -şimdiki EML yanındaki bina-kaydımız yapıldı. Hiç de Mudurnu’daki okulumuza benzemiyordu. Butik ve öğrenci sayısının az olduğu bir okuldu. Nurettin Çeteci ve -sonradan evlendiler- Ayten öğretmenle tanıştım. Aynı mahallede komşumuz olan Müdür yardımcısı Turan Kukul ve Müdür … Beyde ilk gözüme çarpanlardan. Tabii ki kâtip çete Bey. Mahallede Yavuz ve Enginle birlikte Hakan Acar, Ayhan Işık arkadaşlık yaptığımız ilk kişilerdi. Genellikle orman işletmesinin küçük alanını top sahası olarak kullanırdık. Tabi Turan Kukul Beyin -iyi niyetli olarak- okulda idareye çekilerek itiraz ve uyarılarına rağmen top oynamaktan hiç vazgeçmedik. İlk denize girişimiz yine orman işletmesinin içinde havuz olarak isimlendirilen yerde oldu.

Alaplı’ya uyum sağlamaya çalışıyorduk. O zamanlar toplasan Beş Yüz kişiyi geçmiyordu nüfusu. İlk etapta Yaşar Ayten, merhum Yaşar Yaman, Yılmaz ve merhum Yavuz Özcan kardeşler, Mehmet Yoldaş, Bircan Topçu ile ileride spor faaliyetleri ile Can dostum merhum Ahmet Öztürk, İbrahim Şengün ile genişleyen yıllar boyu devam edecek bir arkadaş gurubumuz oldu. Mahalle abilerimiz Mehmet ve Macit Yaman kardeşler, Fikret Yılmaz’la birlikte. 1974 yılında da kardeşimiz Aylin dünyaya geldi

Taşbaşı’nda Yeni Bir Yaşam…


Taşbaşı Ereğli’ye giden yolun üzerinde olduğundan neredeyse her evin altında dükkanlar vardı. Marangozlar Ahmet Aygör ve Yaşar Çelik, lastikçi Düzceli Ali ve abisi, oto boyacısı Felek Mehmet, Kahveci Takoz Ahmet Akkaya ile Misci’nin lokantası vardı. Doktor Ahmet Acar’ın muayenehanesinde yine evinin altında mesai saatleri dışında Alaplı ve çevre halkına tek sağlık hizmeti veren yerdi. Neredeyse boş zamanlarımızı onların yanlarında su gibi geçiriyorduk zamanımızı. Küçük çarşıda Muhtar Fatih Yazıcı, Şekerci Orhan Ayten, Şekerci Güngör ve İsmail Yılmaz’ın babaları..., Bakkal Mehmet Yüzgeç, Halit Mudanya (Elli Altı), Evlioğlu, Berber Ahmet Yoldaş, Uncu Selahattin Yoldaş, … Kaya, ilk aklıma gelen esnaflardan.
Kısa süre sonra Babamın Mudurnu’dan kamyoncu arkadaşları İsmail Akyol ve Emin Uzunoğlu aileleri ile birlikte Alaplı’da yaşamaya başladılar. Bunlara Akyazı’dan Mustafa Bektaş ve Mehmet Kara’da katıldı. Babam Mudurnu’da yaşattığı sıcak arkadaşlık ilişkilerini burada da kısa sürede kurmuştu.


1974 yılında Sanat okuluna Ereğli’de başladıktan sonra sıkça yazıhanesine uğramaya başladığımda Erdemir’in sevkiyat merkezi olan kışla’ dada samimi ve sıcak arkadaş ve iş ilişkilerine şahit olmaya başlamıştım.

Alaplı ve Ereğli’nin İlk TIR’ı

Alaplı’ya 1967 model 06 EZ 201 plakalı Bedford kamyon ile gelmiştik. Tek koluna rağmen kamyonu kullanmaktan büyük keyif alırdı. Ereğli’den sac nakliyesine başlamıştı babam. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra kamyonun motor aksamındaki arıza ve babamın ortağından ayrılması sonucu Bedford kamyon -sonradan öğrendiğimize göre- parçalanarak hurdaya ayrılmış. Daha sonra kısa burun eski model cam silecekleri elle çalışan Berlient bir kamyon ile tanıştık. Bu araç kısa süre sonra şasesi kısaltılıp römork takılarak Uzun araca TIR’a çevrildi. Bu bölgenin de ilk TIR’ı olma özelliğini de taşıyordu. Bu TIR yıllar içerisinde kaza neticesinde birkaç kez kaportacıların elde ürettiği modelle değiştirmek zorunda kaldı babam. 1980 yılında Almanya’dan Amcam Mehmet ve şoförümüz Adnan Özdemir’in ve babamın büyük uğraşılar ve zorluklar sonucu getirttiği Mercedes marka TIR babamın ve yine bölgenin ithal edilen orijinal TIR’larından biri olmuştu. Bu araç 1992 yılında babamın vefatından 1995 yılındaki trafik kazasında hurdaya ayrılıncaya kadar ekmek teknemiz ve baba yadigarımız oldu.

Hayata ve Alaplı’ya Veda…


Babam 1952 yılında Bolu’da Sanat Okulunda yatılı olarak okumuş. Başarılı geçen öğreniminden sonra üniversiteye gideceği yıl son sınıfta kullandığı kamyonun Ankara Ayaş yakınlarında trafik kazası yapması sonucu sağ kolunu kaybetmiş. Üniversite hayalide bu olay sonrası sona ermiş. Çocukluğu, gençliği kısaca hayatı zorluk ve yokluk içerisinde geçmesine rağmen hayata sıkı sıkıya bağlı, mücadele ruhlu biriydi. Mudurnu’da otobüs işletmeciliği ve ormandan kesim ihaleli ticari hayatı maddi olarak zirveye çıktığında bu süreç 8-10 yıl sürmüş. Güven ilişkili bir ticari anlayışa hâkim olması -iyi niyetinden olduğunu tahmin ettiğimiz- maddi sıkıntıları da beraberinde getirdiğini Alaplı’ya taşındığımızı sonradan öğrendik. Ticari sıkıntılar dönem-dönem Alaplı ve Ereğli’de de yaşandı. Ama bu sıkıntıları en son duyan biz olurduk. Hiçbir zaman ailesine yansıtmadı.

ZORTİŞ lakabı ile bütün olumsuzluklara rağmen hayata olumlu bakmış dostları ile kendince bir dünya kurmuş vefatından yıllar sonra bile eli avcu açık “İyi Bir İnsan” olarak anılmayı başarabildi. 1934 yılında Mudurnu’da hayata gözlerini açan babam 30 Ocak 1992 günü karlı bir kış günü İzmit’te geçirdiği kalp krizi sonucunda yaşama, ailesine, arkadaşlarına ve Alaplı’ya veda etti.


Vefat haberi ile yanımızda yine çok sevdiği Metin Yıldırım abisi, Mehmet Yaman kardeşi başta olmak üzere Mithat Yüksel, Ahmet Öztürk (Prekazi) vd. can dostlarımız vardı yanımızda. Bizi iyi ve kötü günümüzde olduğu gibi yine yalnız bırakmamışlar olağanüstü soğuk hava koşullarına rağmen İzmit’te ve Mudurnu’da son vazifelerini yerine getirmeye çalışmışlardı.

Babam; Alaplı’yı ve Alaplı’ları, Alaplı’lar da babamı samimi, karşılıksız bir sevgi ile sevmişlerdi. Hiçbir zaman doğup büyüdüğü Mudurnu’yu, Alaplı’dan değerli görmedi. Babam; Alaplı’da hayatının en güzel yirmi iki yılını yaşadığını düşünüyorum.

Babamın ve çok sevdiği merhum arkadaşlarının, büyüklerimin ruhları şad olsun.

Tahsin Özyamak 16 Haziran 2019