Siyah Beyaz Yönetim (23 Şubat 2019)

Siyah

Beyaz

Yönetim

İnsanların kendileri ile ilgili kararlara katılabilmeleri Demokrasi ve İnsan Haklarının özüdür. İyi bir siyasetçi ve yönetici iseniz bunu sağlamalısınız. Gelişmemizin temeli ve yöneticinin özü güvendir. Güvenin oluşturulamadığı yerde rekabet gücü azalar, gelişme engellenir ve maliyet artar. İyi yönetici güvene dayalı ilkelerini uygulayarak başarılı olabilir.

“Siyah-Beyaz Yönetim” başlıklı birkaç bölüme yayılacak yazıma hepimizin arzuladığı yönetici, profilini ve beklentilerimizi tarif eden yukarıdaki sonuç bölümü ile başlamak istedim.

Beklentilerimizi sürekli yükseltmek “yaşam kalitemizi” sürekli arttırmak için gereklidir. Haliyle hiçbir zamanda bitmeyecektir. Başarılı oldum diye durmamak, her gün bir adım ileriye gitmeye ihtiyacımız var.

Söylemesi kulağa hoş gelen bir söz “iyi yönetim.” Yazılarımda İyi Yönetim nedir, nasıl yapılmalıdır? bunu irdelemeye çalışıyorum. Yazılarımı okurken konular ve uygulamaları kendinizce yorumlamanız umarım size de önemli katkı sağlayacaktır.

“Kul hakkı yememek. Hepimiz gelip geçiciyiz. Kaynakların kullanımı.” Yazımın 3 ana teması. İnsanlar toplu halde yaşamaya başladığından beri bazı konularda birlikte iş yapmak, paylaşmak ve güvenlikleri için bir arada olmak zorunluluğu oluştu. Bu faaliyetleri yürütürken de bazı korkular oluşmakta. Şirket yönetici iseniz hissedarların kaynaklarından, siyasetçi iseniz toplum üzerinde söz sahibisiniz. Sizlere teslim edilen birçok kaynak var. Kaynakları etkin ve başarılı şekilde nasıl kullanabiliyorsunuz. Kulluk hakkı yemeden emanetleri nasıl muhafaza edeceksiniz?

İyi bir insan olduğumu düşünüyorum. Art niyetli değilim diye düşünsek de bilgisizlikten dolayı hata yapabiliyoruz. İnsanız hata yapmaya müsaidiz. Kendimize ait kaynakları kullanırken hata yapsak sadece bizi ilgilendirir. Ya başkasının kaynaklarındaki hataları nasıl bertaraf edeceğiz. Bunları hakkı ile uygulamak kolay bir iş değil.

Kaynaklarımızı etkin kullanabilmek, topluma hesap verilebilir olmak yaşam kalitemizi arttıracaktır. Bunun içindir ki ilkeleri hayata geçirmek, sistematikleri geliştirmek, hataları azaltmak için “iyi yönetilmeye” ihtiyacımız var.

Her kesimin farklı çıkarlarının olması, aynı şeyleri düşünmemesi son derece doğal. Bu kesimleri nasıl uzlaştıracağız acaba?

Atina’daki ilk demokrasiye geçişte başlayan temsili demokratik süreç günümüzde iletişim teknolojilerinin devreye girmesi ile katılımcı demokrasiye döndü. Nüfusun çoğalması ile temsilcilerin seçilmesi ya da atanması sonucunda asil-vekil problemleri ortaya çıktı. İnsan hakları ve demokrasinin gereği herkes kararlara katılmak istiyor. Bunu algılayamaz içselleştiremezsek demokraside Dünyamızın da şu anda iyi yönetilmediği gibi başarılı olamayacağız.

İster yönetici ya da siyasetçi olun, farkı görüşte olan insanların görüşlerini derlemek ve bir araya getirmek, görüşlerini anlayabilmek ancak çaba harcamanıza ve yetkinliğinizi geliştirmenize bağlıdır.

Tanımlanması zor bir sözdür Yaşam Kalitesi. Yaşam kalitesini kimimiz toplumun dengeli olmasını, kimimiz sağlık ve maddi varlığımız gibi farklı boyutlarda tanımlıyoruz. Dün mükemmel olan bir araç bugün mükemmel değil. Daha iyiyi gördüğümüzde beklentimiz artıyor. Çünkü kalitenin dinamik bir yapısı var. Belki de insanoğlunun sürekli gelişmesini sağlayan diğer canlılardan ayıran bir özellik bu.

Yönetici atandığında “ben konuya hakimim, bunun için seçildim” diyerek kararları hızlıca alıp önündeki engelleri kaldırmaya niyet ediyor. Kararlarını hızlandırmak için önündeki engelleri iyi niyetlide olsa yasalara aykırı ve kurallara uymasa da çiğnemeye çalışıyorsa ileride çeşitli sakıncaları olacaktır. Ben iyi bir şey yapıyorum! demek bir sonraki süreçteki adımı bozacaktır. Kuralların herkesim tarafından kabullenilmesi zaman alacaktır.

21. Yüzyılda katılım sağlamadan toplumu ve tarafları kuralların etrafında toplamadan alınan kararların kabullenilmesinde çok büyük sıkıntılar yaşanıyor. Kamu, özel, siyasi ya da sivil toplum örgütü yöneticileri bir araya geldiğinde bilgisi olmasa bile sıklıkla “benim dediğim olsun!” eğilimi öne çıkıyor. Karar verme yetkisi kimde olursa olsun “Mış” gibi yapmadan endişeleri gidermek için çaba göstermelidir.

İyi yönetim tek bir kişinin yapacağı iş değil. Karşılıklı anlayış olmaz, insanlar alınan kararların adil olduğuna inanmazlarsa risk artacaktır. Çünkü bizim kaynaklarımızı kullandıklarının farkındayız. Güven bir kez zedelenirse tamiri de çok zordur. Doğal olarak başarı her zaman mümkün olmayacaktır. Başarısız olunduğunda da bunun nedenleri ifade edebilmeli hesap verilmelidir. Sadece Allaha hesap veririm! laflarına kimse inanmayacaktır. Güvenilmediğinizde insanları yönetemeyeceksiniz demektir.

Tarih boyunca çıkarttığımız dersler var.

Asil-Vekil: İşletme ya da bir kurumun çalışmasındaki büyük bir potansiyel sorun.

Yolsuzluk: Başkasının kaynağını kendiniz için harcıyorsanız güveni de, yönetim becerilerini de yok eder.

Kayırma: En sık kullanılan kötü niyetlerden biri. En iyi olanı seçmeden “bizden olsun” yaklaşımı. Laf çıkmasın, sadakat vs. Bu yaklaşımdaki kişinin ileride kendi yetkinliğini geliştirmeyi frenlenmesine sizi kayırarak bir yere getiren “Dayıya” hizmet edeceğinden emin olabilirsiniz. Yekin olan ama bu kadroya atanamayan yetkin kişilerde bir “Dayı” arayacak ve çatışma başlayacaktır. Yönetici: tembellikten, bilgisizlikten ya da en iyi çalışanı işbaşına getirmediği için kaynakların bir kısmında “Hak yiyor” olacaktır.

Bir işletmeye ya da spor kulübüne, derneğe yönetici atandınız. 2-3 yıllık süreniz var. Süreyi sorunsuz atlatmak için sorumluluk ve risk almayayım dediğinizde gelecekteki gelişmelerine de zarar vermiş ve engel oluyorsunuz demektir.

Aşırı riskleri almakta ayrı bir dert. Para, nasıl olsa başkasının. Başarı varsa alkışlanacak, yoksa şirket batacak bana bir şey olmayacak! Bundan da sermaye koyan ve toplum zarar görüyor.

Yöneticilik: Kurumun ileriye gitmemesinde büyük bir etkende Yöneticiliği bilmemek. Kurumunuzla ilgili “Güçlü ve Zayıf yönlerini/Tehditler ve Fırsatları” buradan çıkacak sonuçlarla “Risk-Fayda-Getiriyi” dengeleyebildiğinizde bu olumsuzluklar en aza inecektir. Karar alırken zararı hesap etme. En kötüye senaryo yazma. Bize faydası var mı? Fikir ne kadar güzel olursa olsun bize göre değilse başkası değerlendirsin diye incelemelisiniz. Müşteri, tedarikçi çalışan kısaca paydaş çıkarları her zaman irdelenmelidir.

Denetleme: Sistematiğin olmadığı yerde denetleme, denetlemenin olmadığı yerde başarı olmaz. Birçok denetleme iş işten geçtikten sonra yapılmakta. Olay yaşandıktan sonra denetlemek ve karar almak çok kolay. Denetçilerde bir handikapta “Sürekli hatayı yakalıyorum. Ben olsam daha iyisini yaparım!” eğilimine girmek. Bu kişiler yönetici olduğunda tir-tir titreyeceklerinden kuşkunuz olmasın. Çünkü hata yapma korkusu var ve risk almayacaktır. İş yapılacaksa risk alınacak. Hatada yapılacaktır. Unutmayın her hata bize bir öğrenme fırsatı yaratır. Hatayı saklamamalı ne öğrenebiliriz kültürü oluşturulmalıdır.

Mükemmel karar vermek: Bütün bilgilerle donatılsanız bile mükemmel kararları kendi başınıza veremezsiniz. Kararları İstişare, gözetim ve paylaşarak vermek gerek.

Bağımsızlık: Sürekli para, çıkar ilişkileri ile insanları sorgularız. Bağımsızlık sadece maddi nedenlerle olmayabilir. Aile, akrabalık bağı, hemşericilik, bilgisizlik, tarikat nedenleri ile de olabilir. Bağımsız değilseniz rolünüz burada olmayacaktır. Sizin için bağımsız düşünenler karar verecektir. Tarih boyunca bunların bütününü doğru yapacak insan çıkmamış. Onun için istişare edilmesi gereklidir. İyi yönetim sadece yöneticileri değil, her kesimi kapsamaktadır.

Tutarlılık: Yalan söylemiyor, aldığınız kararlarda tutarlılık var, zamanınızı iyi kullanıyorsanız size güvenebilirler. İnsanları daha rahat harekete geçirebilirsiniz demektir.

Sorumluluk: “Bir şey yapmak için” aday olanlar ne kadar önemli bir iş yapacakların farkındadırlar. Maalesef birçok insan hangi sorumluluğun altına girdiğinin farkına varmadan “Bir şey olmak için” aday oluyor. Bir şey için aday olanlar pozisyonunu korumaya çalışırlar. Düşüşe geçerler.

Bir sandalyeyi düşünün. Ayaklarından biri olmasa düzgün durabilir mi? Bu nedenle her uygulama kendi başına çok önemlidir. Yoksa o sandalyede oturamazsınız. Haliyle iyi yöneticide olamazsınız. İyi yönetimin önemli bir itibar aracı olduğunu da unutmayın.

Siyasetçi iseniz gücünüzün farkında olun. Alacağınız sizce küçük kararların insanların üzerindeki etkilerini hesap etmelisiniz. Çok şey yapmaya çalışırken hiçbir şey yapmıyor olabilirsiniz. İhale vb. çalışmalarda kendilerini riske atmamak için iş yapanları risk altına atmak ileride devleti riske sokacaktır. İlişkilerle iş yürütmek kötü niyetle olmasa bile iyi iş yapanları sıkıntıya sokacaktır.

İyi yönetim için bazı İlkeler:

§ Analiz yaparak karar verilmelidir. Mevcut ve ilkeleri analiz etmeden karar verilirse ileride sıkıntı çıkacaktır.

§ Performans ölçülmelidir. Yapacağınız işin bazını belirlemezseniz iyimi kötümü iş yaptığınızı bilemezsiniz. Bu sayede bir sonraki öğrenme becerinizi de geliştirmiş olursunuz.

§ Karar süreçlerinde katılımcı ve şeffaf olunmalı.

§ Soru doğru tanımlamalıyız.

§ Mali getirisi hesap etmeliyiz.

§ Gelecek nesillerin haklarını korumalıyız.

§ İlgili kesimleri anlamış mıyız?

§ Herkesin kararlara uymasında adalet nasıl sağlayacağız? Uymayanlarla uyanların arasında bir fark oluşturabiliyor muyuz?

§ Düzenleyici etki analizleri son derece kritik bir unsur. Hem kararı almadan önce hem de karar aldıktan belli bir süre sonra değerlendirme niyetimiz var mı?

§ Vatandaşın düzenli bilgilendirilmesini gerçekleştire biliyor muyuz?

§ Tarafsızlığınızı bağımsız düşünce üretebilmek için ne kadar gerçekleştirilebiliyoruz. Burada bir çıkar çatışması var mı, yok mu?

§ Problem olduğunda çözüm için etkin ve hızlı bir sistemi oluştura biliyor muyuz?

§ Farklı karar alma seviyeleri arasında tutarlılık var mı?

§ Yerel kapasite bunları algılamaya ve uygulamaya yeterli mi?

§ Uluslararası anlaşmalarla uyumunu nasıl sağlayabiliriz?

§ Farklı seviyede farklı guruplarla çalışırsak vatandaş bunun arasında kalabilir mi?

Bunların hepsi söylenmesi kolay ve çok basit gibi geliyor. Gerçekleştirilmesi için çaba ve emek bir o kadar sabır gerektirecektir. Yapılmadığı zaman ise toplumda adaletsizlik ve yolsuzluk artacaktır. Bunu gerçekleştiremezsek toplumsal gelişmeye engel olduğumuzu bilmemiz gerek.

Bu adımları atmak ebetteki karar sürecini hızlandırmayacak bilakis bir miktar yavaşlatacaktır. Japonlar karar alırken çok uğraşıyorlar. Kararları aldıktan sonrada son derece hızlı uygulamaktadırlar. Bunun sonucunda “Japonlar en az özür dileyen millet” olarak anılırlar.

İyi Yönetim sürecinin Kamu ve özel sektörde etkili bir şekilde uygulayabilmek karar alma sürecini bu süreçlere uygun gerçekleştirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Bugün 23 Şubat 2019 Yerel seçimlere 36 gün kaldı. Yıllarca politikanın içinde bulunmuş birisi olarak aday belirleme süreçleri, hitap dili ve proje bazlı çalışmaların geçtiğimiz dönemleri aratmaktadır. Bu tutum ve davranışların hepimizin etkileneceği “Siyah-Beyaz Bir Yönetim” habercisi gibi geliyor. Umarım yanılırım. 23.02.2019 Tahsin Özyamak