Şiddete Karşı: Selam ve Saygı (31.10.2019)

Şiddet Karşı: Selam ve Saygı…

7 Ekim 2019 Düzce Devlet Hastanesi Acil serviste ayağım için çekilen filmin sonucunu bekliyordum tekerlekli sandalyede acı ile kıvranarak. Üç bayan dikkatimi çekti biri adeta doktora “kolunda bir şey yok der darp raporu vermezseniz sonunun nasıl olacağını bilemiyoruz, elinden zor aldık!” diyordu adeta yalvarırcasına. Müşahede odasına giderlerken anladığım kadarı ile tesadüfen olaya şahit olan birbirini tanımayana kadınların dayanışması idi gördüğüm. Kendilerini de riske attıklarının farkındalardı. Birkaç dakika sonra polis nezaretinde bir adam geldi. Polisin alkol metre ile ölçüm yaparken az önceki olayı gerçekleştiren kişi olduğunu anladım. Daha dikkatli baktığımda delikanlı edası olan nazik bir beyefendi görünümüne bürünmüştü sanki. Biraz önce kadını darp eden o değildi sanki, şirin maskesi takmıştı. “Karakola gidin ifade vereceksiniz” derken Polis memurunun nazik, mesafeli ve ürkek tavırları da dikkat çekici idi. Bir an gözlerim o bayanları aradı, teşekkür etmek istedim. Takdiri ve alkışı hak etmişlerdi. Başka kapıdan dışarıya çıkartıldıklarını sanıyorum. Göremedim.

O esnada duvarda asılı duran afişi gördüm. “..filan hastanede ..filan doktoru darp eden .. şahıs .. kadar ceza aldı” diyordu. Biraz daha ötede buna benzer başka bir duvar afişi. “Aman dikkat et! Sağlığın için uğraşan görevlilere şiddet uygulama yoksa ceza alırsın” mesajını veriyordu. Sanki yalvarır medet umar gibi.

Bu kez darp haberi Kdz. Ereğli’den idi. 24 Ekim 2019 tarihinde yerel ve ulusal basın haber yapmıştı. Haberde özetle “92 yaşında Kdz. Ereğli ilçesinde, kendisine vasi olarak atanan yakını tarafından darp edildiği iddia edilen A.D. (81), komşularının şikâyeti üzerine huzurevine yerleştirildi.” Diyordu. Bu kez darp ettiği iddia eden kişi ise bir bayan. Hem de mahkeme tarafından vasi atanmış ve ücret alan birisi. Kadınların eğitimlerinin yüksek olduğu, güvende yaşaması ile övündüğümüz bir şehirde yaşanmıştı bu olay.

Ulusal basında bir haber daha bu kez konu Selam ve Sevgi üzerine idi. “İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde başlatılan “Selam ve Saygı Projesi” ile hastanede iletişimi güçlendirerek hasta ve çalışan memnuniyetinin arttırılması hedefleniyor.” Diyordu. Hastane Başhekimini dikkatle dinledim. Projenin önemi ve başarısından söz ediyor diğer hastanelerde de uygulanması için Sağlık Bakanlığının proje başlattığından bahsediyordu. Konu sadece “selam ve saygı” idi. Geçmişte yaşadıkları şiddet olaylarından hiç bahsetmeden.

Hastanede, trafikte, komşuda, ailede vs. memleketimizde her an karşılaşma ihtimalimizin yükseldiği kanayan bir yara oldu şiddet. Başka ülkelerdeki verileri bilmiyorum ama bizde yara çoktan kangren oldu.

Maalesef veriler olumsuz olarak neredeyse her saat değişiyor. Üzülerek ifade etmeliyim ki bir çoğumuz artık kanıksar ve alışır olduk bu insanlık dışı olaylara.

Düşünüyor, düşünüyor, düşünüyorum… Eminim ki devletimizin birçok görevlisi, sivil toplum örgütleri, gönüllüler çözüm üretmek için çaba harcıyorlar. Ama hala Özgecan’lar, Emine'leri, Fatma’lar gibi yüzlercesi sevenlerinden ayrılıyor. Çok daha fazlası hayattan küsüyor; çaresiz, korku dolu bir yaşama devam etmek zorunda kalıyorlar “Sıra bize ne zaman gelecek” diye.

BBC Türkçe habere göre Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'na göre, 2019 Temmuz ayında 31 kadın cinayeti yaşandı. 2019'un ilk 7 ayında ise 245 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Hacettepe Üniversitesi'nin Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın desteğiyle yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye'de evlenmiş kadınların yüzde 36'sı eş veya birlikte oldukları erkekler tarafından yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kalıyorlar. Aynı grup kadın için cinsel şiddet oranı ise yüzde 12. Araştırmaya göre, kadınlara yönelik en yaygın şiddet biçimi duygusal şiddet. Duygusal şiddete maruz bırakılan kadınların oranı ise yüzde 44.

Canilerin kol gezdiği bir yerde sevgiden nasıl bahsederiz? Anne babanın kızı için endişelendiği, rahat nefes alamadığı bir ülkenin büyümesinden nasıl bahsedebiliriz? Mutlu olamayız, büyüyemeyiz. Hiçbir şeyde, hiçbir yerde ne sevgi, eğitim, teknoloji, nede insanlık büyür ve gelişebilir.

Kızlarımızın, kadınlarımızın korkmadığı, kollandığı bir yerde sevgi olacak ve güneş doğacaktır. Kız çocuklarımız annelerimiz; geleceğimizin ruhsal geleceğidir. Kızlarımız yuva kuracak geleceği emanet edeceğimiz çocukları doğuracak. Aileye sevgi ve sıcaklık verecek yuvalar kuracaktır. Anne olsa da olmasa da gözümde Annedir. Bütün yaşananlara çare darp ettiğimiz, şiddet uyguladığımız kızlarımız ve annelerimizde.

Hadislerde ” Allah’ın emirlerine aykırı olmadığı sürece, bütün annelere itaat etmek, saygı göstermek, cennetin önemli bir anahtarıdır ve bu anlamda cennet bütün annelerin ayakları altındadır.” Diyen bir dinin mensuplarıyız.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk kadınlarımız ile ilgili önemli sözlerinden biri de: “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.”

Kız evladı olan bir baba olarak bunları yapanların yanına kar kalmayacağını kızım ve kızlarımızın, annelerimizin rahat uyuduğundan, güvende olduklarından emin olmak istiyorum. Başka ülkelerdeki medeniyetlerden söz etmeden adaleti görmek istiyorum.

Yukarıdaki veriler şikâyet sonucu elde edilmiştir. Ya susan, susmak zorunda bırakılanlar ise bunu bilemiyoruz. Hayatlarının baharında sessizliğe gömülerek sözüm ona yaşamaya çalışıyorlar. Bundan yüz yirmi yıl önce İhsan Raif Hanım gibi.

İhsan Raif Hanım‘ın (1877-1926) ve Kimseye Etmem Şikâyet şarkısının hikayesini öğrendikten sonra şiiri tekrar okuyun ya da şarkıyı yeniden dinleyin. Sanki önceki okuyuş ya da dinleyişlere göre daha buruk, daha kıvamlı ve daha gerçek gelecek… (indigodergisi.com)

Şarkının sözleri aslında 1800’lerin sonunda bir kız çocuğunun yakarışıdır. Başına geleceklere sessiz isyanıdır. Henüz 13 yaşındaki İhsan Raif Hanım’ın bir iftira sonrası iftirayı atan kişi ile zorla evlendirilmek üzereyken kâğıda karaladığı bir şiirdir.

Kimseye etmem şikâyet; ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime (Titrerim suçlu gibi baktıkça geleceğime)
Perde – i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime (Korkarım karanlık perde çekilmiş talihime)
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime…

İnsanlar, doğadaki canlılar Allah’ın bahşettiği bir candır. Bulunduğumuz yerleri güvenli hale getirmek ve orada hayatları yeşertmek onlarında hakları ve bizlerinde bu ortamı sağlamak asli görevimizdir. Hüzünlü hikayelere şahit olmamak, olumsuzlukları yaşamamak ve yaşatmamak dileği ile.

Tahsin Özyamak 31 Ekim 2019